Yeni “Seçici” Antibiyotik, Mikrobiyomu Koruyor
Her ne kadar "mikrobiyota" ve "mikrobiyom" sıklıkla birbirinin yerine kullanılsa da, iki terim arasında bazı farklılıklar vardır. Mikrobiyota, ağız ve bağırsak gibi tanımlanmış bir ortamda bulunan canlı mikropları tanımlar. Mikrobiyom, ortamdaki tüm mikropların genlerinin toplamının oluşturduğu bütüne denir. Ortamdaki yalnızca mikrop topluluğunu değil aynı zamanda mikrobiyal yapısal elemanları, metabolitleri ve çevre koşullarını da içerir. Bu bakımdan mikrobiyom, mikrobiyotadan daha geniş bir dağılımı kapsar.
Yeni bir antibiyotik, tedavi edilmesi zor enfeksiyonlara doğrudan bir vuruş sağlamak için daha önce hiç görülmemiş bir mekanizma kullanırken faydalı mikroplara dokunmuyor. Bu sistemle, tehlikeli bakterilere güçlü ve yeni bir şekilde saldıran, mevcut ilaç direncini aşan ve bağırsak mikrobiyomunu koruyan yeni bir antibiyotik sınıfının gelişmesi sağlanabilir.
Araştırmayı gerçekleştiren, Illinois Üniversitesi’nde görevli Dr. Munoz, "En büyük çıkarım, çift seçici bileşendir," diyor. "Sadece sorunlu mikropları hedef alan bir ilaç geliştirmeyi başardık, aynı zamanda yalnızca bu mikroplar için seçici olduğu için iyi bakterileri koruyabiliyor ve mikrobiyomun bütünlüğünü koruyabiliyoruz." diye ekliyor.
İlaç, gastroenterit, idrar yolu enfeksiyonları, zatürre, sepsis ve kolera gibi şiddetli ve hatta ölümcül enfeksiyonlardan sorumlu mikroplar olan Gram-negatif bakterileri hedef alıyor. Bunlara karşı kullanılan antibiyotik grubu eskidir ve 1968'den beri bu bakterileri özel olarak hedef alan yeni bir antibiyotik bulunamamıştır.
Bu bakterilerin çoğu bir veya daha fazla antibiyotiğe dirençli hale gelmiş ve bu da ölümcül sonuçlara yol açmaktadır. Bunlara karşı kullanılan antibiyotikler, yararlı bağırsak bakterilerini de yok edebilir ve ciddi ikincil enfeksiyonların alevlenmesine neden olabilir.
29 Mayıs 2024’te yayınlanan bir çalışmada, “lolamicin” adı verilen ilaç, hücre kültürlerinde 130 adet antibiyotik dirençli Gram-negatif bakteri türünü etkisiz hale getirmişi veya azaltmıştır. Ayrıca farelerde bağırsak mikrobiyomlarını korurken, ilaçlara dirençli kan dolaşımı enfeksiyonlarını ve zatürreyi başarıyla tedavi etmiştir.
Mikrobiyomları bozulmadan kalan fareler, fırsatçı ve bazen ölümcül enfeksiyonların önde gelen nedeni olan “Clostridioides difficile” isimli bakterinin neden olduğu ikincil enfeksiyonla mücadele edebilirken, mikrobiyomlarına zarar veren diğer antibiyotiklerle tedavi edilen fareler bu enfeksiyona yenik düşmüştür.
Gram-negatif bakteriler iki koruyucu duvar veya zarla çevrilidir. Munoz ve ekibi, bu iki zar arasında lipoproteinleri taşıyan "Lol sistemini" engelleyen bir bileşik bularak bu savunmayı aşmayı başarmıştır.
Bir bileşikten, Gram negatif patojenleri durdurabilen "lolamicin" adlı ilacı oluşturdular. Bu ilacın Gram negatif yararlı bakteriler üzerinde çok az etkisi olurken, Gram pozitif bakteriler üzerinde hiçbir etkisi olmamıştır.
Munoz, "Gram pozitif bakterilerin dış zarı yoktur, bu yüzden Lol sistemine sahip değillerdir," dedi. "Belirli Gram negatif bakterilerdeki Lol sisteminin dizilerini Gram negatif komensal [yararlı] bağırsak bakterileriyle karşılaştırdığımızda, bunların Lol sistemlerinin oldukça farklı olduğunu gördük." diye ekledi.
Boston Northeastern Üniversitesi'nde Biyoloji Profesörü ve Antimikrobiyal Keşif Merkezi direktörü olan ve şu anda klinik öncesi araştırma aşamasında olan birkaç antibiyotik keşfeden Kim Lewis, PhD, bu Lol sistemiyle ilgili daha ileri araştırmaların, gelecekteki antibiyotik geliştirmelerine büyük katkısı olabilir, dedi. Bulunan antibiyotiklerden biri, “darobactin”, bağırsak mikrobiyomunu etkilemeden Gram negatif bakterileri hedef alıyor. Diğeri, “teixobactin”, ilaç direncine neden olmadan Gram pozitif bakterileri yok ediyor.
Tennessee Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi'nde, Eczacılık Bilimleri Doçenti olan Kirk E. Hevener, PhD, " "Lolamicin", benzersiz bir Gram-negatif taşıma sistemini hedef alarak çalışır. Şu anda onaylı hiçbir antibakteriyel bu şekilde çalışmaz, bu da dar spektrumlu Gram-negatif bakterilere karşı etkili ve nadiren gastrointestinal rahatsızlığa neden olan yeni bir antibiyotik sınıfının ilki olma potansiyeli taşıdığı anlamına gelir," diyor.
Illinois Üniversitesi araştırmacıları, “lolamicin”'in bir dezavantajı olduğunu belirttiler: Bakteriler direnç geliştiriyordu. Ancak gelecekteki çalışmalarda, bu durumun üstesinden gelinebileceği, diğer antibiyotiklerle birleştirilebileceğini veya Lol sistemini kullanan yeni ilaçları bulmak için bir şablon olarak kullanılabileceğini söylediler.
Munoz, "Lolamicin"in klinik uygulanabilirliğini değerlendirme açısından önümüzde hala çok fazla iş var, ancak bu ilacın geleceği konusunda umutluyuz" dedi.
Çalışmaların net sonuçlarını bekleyip göreceğiz.
***
Haziran 2024, Kaynak: Medscape.