Kivi Alerjileri Artıyor mu?
Çocuklarda kivi alerjisi sıklığı, ciddi alerjik reaksiyonları göz önüne seriyor. Nutrients dergisinde yayınlanan yakın tarihli bir inceleme, tanı ve tedavi yöntemlerini geliştirmek için kivi alerjisi tanıma modelleri üzerine bir çalışma yapmış.
Kivi nedir?
En yaygın olarak yetiştirilen kivi türü olan Actinidia deliciosa, Çin kökenlidir ve 1904 yılında Yeni Zelanda'ya götürülmüştür. Çin, Yeni Zelanda, İtalya, Şili, son zamanlarda Türkiye, Kivi üreten başlıca ülkelerdir.
Diğer üç ana kivi türü A. chinensis, A. arguta ve A. eriantha'dır. Kivi lif, C ve E vitaminleri, karbonhidratlar, mineraller, antioksidanlar ve omega-3 yağ asitleri içerir. Bununla birlikte, kiviye bağlı alerji, hem genel hem de çocuklarda büyüyen bir endişe kaynağıdır.
Yazarlar, ilgili bilgileri toplamak için 1981'den günümüze vaka raporları, gözlem çalışmaları, önceki incelemeler ve geriye dönük çalışmaları kullanarak bu araştırmayı yaptılar.
Bu meyve, ilk olarak sindirim sisteminde duyarlılığa neden olur. Vücutta IgE denilen alerjiyle ilgili bağışıklık sistemi üzerinden, ayrıca başka vücut hücrelerini de etkileyerek çocuk alerjilerinde önemli bir rol oynar. Kivi alerjileri genellikle polen, avokado, çavdar, kestane, fındık ve muz gibi diğer alerjilerle çapraz reaksiyona girer. Yani bu diğer etkenler bir arada aynı çocukta alerji yapabilir, mesela, polen alerjisi olan çocukta kiviye de alerji çıkabilir.
Bugüne kadar kivi meyvesinde 13 alerjen tanımlanmıştır ve aktinidin (Act d 1) denen alerjik madde, toplam çözünebilir proteinin %50'sini oluşturan ana alerjendir. Bağırsak hücresi olan epitel hücresinin bariyerinin yani koruyucu görevinin bozulmasına yol açar.
Kivinin yapacağı alerji düzeyi, çocuktan çocuğa değişir. Kiminde hafifken kimi çocukta anafilaksi denilen çok şiddetli alerjiye de yol açabilir. Tipik olarak bulgılar, kiviye maruz kaldıktan sonraki iki saat içinde ortaya çıkar ve genelde vücuttaki alerji sistemlerinden IgE aracılığıyla bir bir cevap oluşturur.
Alerji, tek başına veya bir arada, toplu halde, ciltte, kalp-damar sistemi, mide-bağırsak, sinirsel ve solunum sisteminde bulgular yapar. Yanıtlar genellikle dudaklarda, ağız içi ve dilde kaşıntı ve karıncalanma hissi ile “oral alerji sendromu” denilen şekilde olarak ortaya çıkar.
Şiddetli reaksiyonlar arasında aşırı cilt kızarıklık ve kabarıklığı, dudaklarda şişme, ses telleri bölgesinde şişme, öksürük, hırıltı, kusma, burun içinde şişme, nefes darlığı, bilinç kaybı, tansiyon düşmesi ve şok görülebilir. Çocukların aynı anda birden fazla organ dahil olmak üzere vücutta yaygın reaksiyonlar yaşama olasılığı daha yüksektir.
Kivi alerjisinin teşhisi
Teşhis, hastanın klinik öyküsü ve muayenesiyle başlar ve yaygın tanı yöntemleri arasında “enzime bağlı immünosorbent testi (ELISA)”, “deri prick testi (SPT)”, “çift kör, plasebo kontrollü gıda yüklemesi (DBPCFC)” ve “bileşen çözülmüş tanı (CRD)” yer alır.
Gıda yükleme testi, önyargılar olmadan sonuçların objektif bir şekilde değerlendirilmesini sağladığı için gıda alerjilerinin teşhisinde bir numaralı test olarak kabul edilir. Ancak ağır alerjik reaksiyon riski taşır. Bu testin dışında, deri prick testi denilen cilt testi, daha az riskli ve daha kolay bir testtir. Kanda alerji testleri (ELISA, immunoCAP gibi) sonuçları biraz daha değişkendir ve net olmayabilir. CRD denilen test ise, alerjik reaksiyonları sınıflandırmaya ve polen-meyve sendromunu tanımlamaya yardımcı olur.
Kivi alerjisinin tedavisi
Kivi alerjisi de dahil olmak üzere gıda alerjilerini tedavi etmek için hiçbir immünoterapi mevcut değildir. Alerjenliği azaltmak için ısıl işlem ve kimyasal işlemler gibi farklı tedavi yöntemleri araştırılmaktadır, ancak alerjenliği azaltmak ile gıda kalitesini korumak arasında bir denge bulmak zordur.
Kivi alerjisini yönetmek için birincil yaklaşım, meyveden tamamen kaçınmaktır.
Hafif reaksiyonlar için antihistaminikler denen alerji ilaçları kullanılırken, şiddetli reaksiyonlar için epinefrin denen iğne gereklidir. Gıda toleransını artırmayı hedefleyen immünoterapi yani aşı tedavisi, duyarsızlaştırma gibi isimlerle anılan tedavi, giderek önem kazanan bir seçenektir, ancak zaman alıcıdır ve anafilaksi denen ağır alerji atağı riski taşır.
Alerji ilaçlarıyla uzun süreli etkili tedavi imkanı sınırlıdır ve tedavinin kesilmesinden sonra zaten etkiler giderek kaybolur. “Anti-IgE monoklonal antikorları” ve “oral immünoterapi” denen iki tekniği birleştiren denemeler araştırılmaktadır, ancak etkinlik ve güvenliklerini değerlendirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır.
Özetlemek gerekirse, kivi alerjisi şu anda, özellikle birincil duyarlılaşmaya daha duyarlı çocuklar arasında, potansiyel ve ciddi yaşamı tehdit eden bir durum olarak kabul edilmektedir.
Kiviye özgü, kivideki alerji yapan moleküler antijenlerin tanımlanması ve karakterizasyonu, kivi tüketildikten sonra bireysel ciddi reaksiyon riskinin değerlendirilmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.
Kiviye alerjisi olduğu saptanan çocuklar için şu anda en etkin yaklaşım, odaklanmış eliminasyon diyeti uygulamak, yani kiviyi bir şekilde içeren gıdaları ayrıntılı bir şekilde saptayıp onlardan uzak durmak.
Temmuz 2023
Dergi referansı:
Bringheli, I. et al. (2023) "Çocuklarda Kivi Alerjisi: Ne Biliyoruz?", Besinler, 15(13), s. 3030. doi: 10.3390/nu15133030.